
Girit Uygarlığı'nın tüm dünyada yaygın olarak kullanılan bir adı olan Minos terimi, ülkenin mitolojik kralı Minos'tan esinlenerek İngiliz arkeologlar tarafından türetilmiş ve daha sonra köklü bir biçimde yerleşmiştir. Ancak Giritlilerin bu dönemde kendilerini ne olarak adlandırdıkları bilinmemektedir. Eski Mısır kaynaklarında Keftiu, Sami dillerindeki Kaftar ve Suriye'deki Mari kentinde bulunan yazıtlarda Kaptara olarak geçen bir yer adının Girit Adası'na ait olduğunu sanılmaktadır. Girit Uygarlığı'nın dağılmasından sonra ortaya çıkan Odysseia destanında Homeros, Girit'in yerlilerini Eteokritiki (Yunanca: Ετεοκρητική, Gerçek Giritliler) olarak adlandırmıştır. Bunların, Girit Uygarlığı'nın yıkılması ile Miken Uygarlığı'nın oluşması arasındaki süreçte, önceden adada yaşayan Giritlilerin torunları olduğu sanılmaktadır.
Girit sarayları adadaki arkeolojik kazı çalışmaları sonucu ortaya çıkarılmış en önemli en bilinen yapı türleridir. Bu saraylar, arkeologlar tarafından gün yüzüne çıkarılan pek çok belgenin söylediklerine göre yönetim işlerinin hâlledildiği noktalardı. Bugüne dek adada bulunan ve toprak altından çıkartılan her bir sarayın kendine özel bir özelliği vardır ve hiçbiri birbirine benzememektedir. Ancak kendilerini diğer yapılardan ayıran ortak özelliklere de sahiplerdir. Her bir saray, iç ve dış merdivenler ile ulaşılabilecek çokkatlı yapılardır. Sarayları oluşturan ögeler arasında kuyular, çok büyük kolonlar, depo ve kilerler ile geniş avlular da vardır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder